Milletleri de devletleri de ancak doğru eğitim kurtarır. Öncelikle belirtmek gerekir ki Türkiye gibi Müslüman bir toplumda eğitimin temel amacı millî ve manevi değerlere sahip, yaşadığı çağı anlayan ve kendi problem değil meselelere çözüm arayan, ilim olarak kendini yetiştirmiş ve gelişmelere açık olan insan yetiştirmektir.
Okullarda yapılan toplantılarda ve görüşmelerde velilerin öğretmene sorduğu genellikle ilk şey öğrencinin girdiği sınavlarda aldığı notlar veya girmişse deneme sınavlarında kaçıncı olduğu olmaktadır.
Eğitim ve öğretim iki boyutludur. Öğretim öğrencilere dünyevi bilgi, beceri ve bazı değerler kazandırırken eğitim ise öğrencilere dini-ahlaki ve millî yani genellikle uhrevi değerler kazandırmalıdır. İşte tam bu sırada bizim eğitim sistemimizin temel problemi başlıyor. Bizim sistemimizde sadece öğretim boyutu öne çıkarak eğitim kısmı genellikle es geçiliyor. Bu da maalesef eğitim sistemimizde her şeyin dünya ölçekli olmasına sebep oluyor. Mutlaka istisnası olmasına rağmen öğretmenlerimizin çoğu öğrenciye sadece maddi kazanımlar vermekte ve bütün zamanını buna harcamaktadır. Asıl üzücü olan ise okul-öğretmen-aile üçlüsünün üçüncü ayağı olan ailelerin pek çoğunun de aynı durum içinde olmasıdır. Yani eğitim anlayışımızda bir sıkıntı vardır. Bu da her şeyin materyalist sistemlerde olduğu gibi başarı-bilgi kriterleri ve değerlendirmeleri dünya ölçekli olmaktadır. Okullarda yapılan toplantılarda ve görüşmelerde velilerin öğretmene sorduğu genellikle ilk şey öğrencinin girdiği sınavlarda aldığı notlar veya girmişse deneme sınavlarında kaçıncı olduğu olmaktadır. Hatta maalesef velilerin çoğu kendilerine dünya rantı sağlamayan bazı ders hocaları ile görüşme lüzumu bile görmemektedir. Onlar için en önemli şey yüksek not ve iyi derecedir. Yani öğrencinin ahlaki ve dinî kazanımları -davranışları önemli olmaktan çıkmıştır. En azından çocuğun temel ahlaki değerler bakımından ne durumda olduğu bile önemsenmemektedir.
Okul idareleri ve öğretmenleri istisnası vardır ama övündükleri ilk şey sınavlar sonucunda bir üst okula, mesela üniversiteye kaç öğrenciyi hangi yüksek puanla gönderdiğidir. Genellikle toplantılarda bunlar konuşulur ve sene sonlarında bununla alakalı brifingler verilir. Hatta yıl içinde zümre toplantılarının genel konusu bunlardır. Ama bu bakışla yani eğitimde uhrevi bir bakış açısı olmadığı zaman başarılı hatta kariyer odaklı öğrenci yetişirken dinî-ahlaki ve millî değerlere bağlı adam yetiştiremiyoruz. En büyük hedefi çok para kazanmak, kısa yoldan şöhret olmak olan ve gördüğü ahlaki yanlışlıkları hayatında olağan hâle getiren hatta yakın gözlemler ile fark ettiğimiz reklamlarla empoze edilen TV dizilerindeki hayata özenen ve orada yaşananları uygulamaya çalışan nesil yetişmektedir. Daha önemlisi bu gençlik oldukça bencil, kul hakkı konusunda duyarsız, haya zaafiyetleri olan israfın ne olduğunu bilmeyen, bilse de kaale almayan ve kendi başarısı için nerede ise her yolu mübah gören bir kişilik hâline geliyor.
Okul idareleri ve öğretmenleri istisnası vardır ama övündükleri ilk şey sınavlar sonucunda bir üst okula, mesela üniversiteye kaç öğrenciyi hangi yüksek puanla gönderdiğidir.
Sonuç olarak böyle yetişen bürokrat-amir- memur devleti ile halkı ile bütünleşemiyor. En önemlisi Rabbimizin af kapsamında olmayan kul hakkına riayetten uzak bir toplum oluşuyor.
Buraya kadar eğitimimizdeki ahlaki zaaf oluşturan temel yanlışları belirttik. Peki çözüm ne olabilir? İşte burada şunlar yapılabilir diyoruz: İlk olarak öğretmen yetiştirmeye özellikle dikkat edeceğiz. İlmi olarak eğitimini tamamlayan adaya öğretmen formasyonu verilirken dini-ahlaki ve millî değerler anlatılmalı ve yaptığı hizmetin Peygamberlik mesleği olduğunu aktarmalıdır. Ayrıca öğretmenin elindeki ham maddenin insan olduğunu özellikle açıklanmalı. Dünyayı yönetenin insan olduğunu bunu yetiştirenin de öğretmen olduğunu vurgulanmalıdır. Ülkemizde öğretmenliği asli ve kutsal vazife sayan insanlar yetiştirmek ancak böyle olur diye düşünüyorum. Diğer taraftan okullarımızdaki müfredat programlarında her ders içinde olabilecek ahlaki ve dini konular konmalıdır. Öğrencileri ise okuldaki eğitimin yanında ibret alabileceği etkinliklere yönlendirmek lazımdır. Ahlaki değerlerin önemini genel ve özel görüşmelerde anlatmak önemlidir.
Sonuç olarak eğitimde sadece dünyevi temelli bu bakış açısı ile devam ettiğimiz takdirde manevi-ahlaki ve millî değerlerden yoksun nesiller yetişmeye devam edecektir. Bu da geleceğimiz açısından tehlikeli olduğu kadar üzücüdür.